Dekoratif veya koruma amaçlı kaplama olarak kullanılan boya,
ilk defa 30,000 yıl önce ortaya çıkmıştır. Mağara adamları ham boya
kullanarak yaşamlarını anlatan tasvirler yapmışlardır. Bu tasvirler
bugün hala o kaya duvarlarını süslemektedir. Buna rağmen boya ve
kaplama endüstrisi, Amerikan ulusal ekonomisinin bir üyesi olarak
tanınabilmek için endüstri devrimini beklemek zorunda kalmıştır.
Kayıtlara geçen ilk boya tesisi, 1700 yılında Thomas Child
tarafından Boston'da kurulmuştur. Bundan 150 yıl sonra, 1867'de,
Ohio'dan D.R. Averill Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ilk
"hazırlanmış" veya "hazır-karışım" boyaların patentini almıştır.
1880'lerin ortalarında boya fabrikaları nüfus ve endüstri
merkezlerinde yayılmaya başlamıştır. Mekanizasyon, boya üretimini
daha geniş ve uzman olmayan bir girişimci grubu tarafından da
yapılabilir hale getirmiştir. Önceden hazırlanan boyanın ağır olması
taşımayı pahalı hale getirmiş, bu sebepten dolayı 1900'lerin
ortalarına kadar bölgesel pazarlar, küçük üreticilerin oluşturduğu
merkezi olmayan bir yapının hakimiyetinde kalmıştır. Bu yapı
günümüzde halen küçük ve orta ölçekli üretim firmalarının kısıtlı
bölgesel pazarlara hizmet verdiği bir seviyeye ulaşmıştır.
Bunun yanında boya endüstrisindeki mekanizasyon ve
profesyonelleşme, endüstri devrimiyle beraber boya ve kaplama için
yeni pazarlar oluşturmuştur. Teorik olarak üretim hattından geçen
her türlü üründe, - T model Ford'dan en son model televizyona kadar-
güzel bir görünüm vermek, dış etkilere karşı koruma sağlamak veya
ürünün ömrünü uzatmak için boya ve kaplamadan çok fazla miktarda
yararlanılmaktadır.
Günümüzde bu boya ve kaplamalar, son kullanıcı tarafından
fark edilmeye bilir ancak; yiyecek maddesi, dayanıklı tüketim
malları, ev eşyası, mobilya gibi ve benzeri binlerce ürünün yüksek
kaliteli olarak pazarlara ulaşmasını boya ve kaplamalar temin eder.
Modern boya ve kaplamalar, binlerce uygulama alanında ortaya
çıkabilecek değişik isteklere cevap verecek şekilde sayısız miktarda
bileşenlerin formülasyonundan oluşmaktadır. "Boya"; çoğu
kullanıcının evini güzelleştirmek ve korumak için kullandığı çevre
dostu boyalardan, yiyecek kaplarının içinde kullanılan yarısaydam
kaplamalara, oradan da otomobil üreticilerinin üretim hattında
kullandığı kompleks kimyasal yapıları olan çok bileşenli bitim
kimyasallarına kadar çok geniş bir yelpazeye sahiptir.
Nereden bakarsanız bakın, boya ve kaplamalar mağara
duvarlarındaki basit ilk insan renkleriyken, evrim geçirerek
eşyalarımız ve çevremiz arasındaki öncelikli koruma duvarı haline
gelmiştir.
Boya Nedir?
Boyanın Tanımı
Bir yüzey üzerinde tatbik edildiğinde, dekoratif ve koruyucu
bir tabaka (film) oluşturan, pigmentlerin sıvı içinde çözündüğü
emülsiyondan oluşan kimyasal bir malzeme olarak tanımlanabilir. Bu
malzeme belli prensipler dahilinde, formüle edilen ve bünyesinde
dört esas unsur bulunan kimyevi bir karışımdır. Bunlar;
Bağlayıcılar Solvent uçması ve
reaksiyon sonucu sıvı halden katı hale dönüşen, boya filmini meydana
getiren likitlerdir. Boyaya katkısı, sertlik, sağlamlık, ve
parlaklık, yapışma, hava koşullarına ve kimyasallara dirençtir.
Bağlayıcı, boyanın temel direği olup, tipine göre, boyaya ismini
verir.
Pigmentler Doğadan
saflaştırılarak veya sentetik yollarla elde edilen, bağlayıcı ve
çözücüler içinde çözülmeyen toz halindeki katı taneciklerdir. Boyaya
sağladığı özellikler: Renk vermesi, örtücülük, parlaklık, fiziki ve
kimyasal dayanıklılıktır.
Kimyasal katkılar Bu grupta yer
alan maddeler çok değişik özelliklerde olan ve boyaya çok az
miktarda giren kimyasallardır. Katkı maddeleri boyanın özelliklerini
iyileştirmek, istenmeyen, olumsuz değişimleri engellemek için
kullanılır. Islatıcılar, Kurutucular, Matlaştırıcılar, Kaymak
kesici, Çökme engelleyici, Köpük kesiciler, Antibakteriyeller,
vb.
Çözücüler Boyanın uçucu kısmını
oluşturan kimyasal maddelerdir. Boyanın imalatı ve tatbikatı
safhasında, kullanılan boyanın özelliklerinde değişiklik yapmadan
incelten sıvılardır. Toluen, Ksilen, White sprit, Aseton, Su,
vb...
Genel Uygulama İlkeleri
Öncelikle uygulaması yapılacak olan boyaya ilişkin gerekli
alet ve cihazların eksiksiz mevcut olması gereklidir. Boya
uygulamasında en önemli kural daima aynı sistemde aynı markaya ait
ürünler kullanılmasıdır. Seçimine karar verilen malzemenin uygulama
talimatlarına mutlaka uyulmalıdır. Hiç bir boya kirli ve nemli
yüzeylere uygulanmamalıdır. Uygulama yapılacak boya cinsine göre
yüzey hazırlanmalıdır. Varsa alt yapıdaki hatalar giderilmelidir.
İlk defa boyanacak yeni çimento sıvalı veya brüt beton yüzeyler
için en erken uygulama 3-4 hafta sonra yapılmalıdır. Bütün boyalar
uygulamadan önce ambalajında iyice uygun bir karıştırıcı ile
karıştırılmalıdır. Ahşap koruyucu, selülozik dolgu verniği ile ve
epoksi grubu ürünleri ambalajında karıştırıldıktan sonra başka bir
kaba alınarak tekrar karıştırılmalıdır. Boyalar çok sıcak ve çok
soğuk ortamlarda uygulanmamalıdır. Boyama işlemi ince katlar halinde
yapılmalıdır. Boyaya toz veya sıvı katkı yapılmamalıdır ve ambalaj
üzerinde belirtilen inceltme oranından daha fazla inceltilmemelidir.
İyi yapışma sağlamak için parlak yüzey mutlaka matlaştırılmalıdır.
Artan boyayı tekrar kullanabilmek için boyaya yüzeyini
örtecek kadar kendi incelticisinden ilave edilmeli ve
karıştırılmadan ağzı kapatılarak serin bir yerde
saklanmalıdır. İşlemlerden geçirilerek boyanmaya hazır hale
getirilen yüzeylerin kirlenmemesi için ilk kat astar uygulanır. Bu,
boyanacak zemin ile yüzey boya sistemi arasında aderans köprüsü
oluşturur. Ahşap ve metallerde özel astarlar kullanılır.
Anti-korozif nitelikteki metal astarlarının yanında mineral
bağlayıcı türlerinde kullanılması alkali dirençlerinin yüksek
olmasını sağlar.
Boya uygulamalarında dikkat edilmesi gereken ilkeler şöyle
sıralanmaktadır. a. Bir boyama işleminde, daima aynı sisteme,
aynı markaya ait ürünler kullanılmalıdır. Uygulamadan önce iyice
karıştırılmalı uygun koşullarda saklanmalıdır. Malzeme seçildikten
sonra ona en uyumlu uygulama sistemi seçilmeli ve tatbik
edilmelidir. b. Boyalar hiç bir şekilde kirli ve nemli yüzeylere
uygulanmamalı, yüzey öngörülen tavsiye edilen biçime göre
temizlenmelidir. Ön kontrol yapılmadan boya işlemine
başlanmamalıdır. Uygulamada boya ve verniklerin fırça ile tatbikinde
iz kalmamasına özen gösterilmelidir. Uygulama genel kural gereğince
5 derece (c) sıcaklığın altında ve yüzde 80 nisbi nem oranının
üzerinde yapılmamalıdır. Yüzey yağ, küf, toz, is gibi kirlerden
arındırılmalı, boyanacak yeni sıva ve beton yüzeylerin prizini
tamamlanmış olmasına özen gösterilmelidir. c. Ahşap elemanların,
özellikle dış doğramalarının tüm yüzeylerine montajdan önce ilk kat
astar uygulanmalıdır. Diğer malzemelerde macun uygulama sırasına
benzer olarak iki kat astardan sonra olmalıdır. Üst üste boya
yapılabilmesi için alt tabakanın dokunma kuruluğuna gelmesi
beklenmelidir.
Öncelikle uygulaması yapılacak olan boyaya ilişkin boya
tatbikatlarından en iyi neticeyi alabilmek için uygulama yapılacak
yüzey çok iyi bilinmelidir. Ahşap yüzeyler, rutubetli, reçineli,
budaklı, küflü ve eski boyalı olabilir. Duvar yüzeyler, rutubetli,
tozlu, yağlı, kirli, ve eski boyalı olabilir. Metal yüzeyler, Paslı,
yağlı, kirli, ve eski boyalı olabilir. Bu durumu içeren yüzeylerde
iyi bir temizlik sonrası boyamaya geçilmelidir. İdeal boyama
sistemi şu kademelerden oluşmalıdır: Yüzey hazırlama Birinci
kat astar Macunlama İkinci kat astar Son kat
tatbikatları
Önemli Uyarılar
İç ve dış cephelerin onarımı ve boyanmasında, öncelikle,
yüzeyin yeterli sertliğe ulaşabilmesi için, gevşek tabakaları
zımpara, spatula, tel fırça vb. aletlerle raspalayarak
temizlenmesine önem verilmelidir. Yüzeyde, boya ve onarım
yapılmayacak bölümler varsa, üzerlerini bantla kapatarak korumaya
alın. Yüzeyin doygun, temiz ve sert olması için, boya işleminden
önce uygun bir astar kullanın.
Dış cephelerin astarlama ve boyama işlemlerini, direk güneş
altında, sert rüzgarda, yoğun yağışta, yüksek nem oranında ve 5
derecenin altında yapmayın. Gerekirse koruyucu brandalar kullanın.
Brüt betonlarda yüzeyden kopma ve ayrılmaların önemli nedenlerinden
biri, betonun yüzeyine yakın demirin paslanarak hacimsel olarak
genleşmesidir. Bu sorunla karşılaşmanız durumunda, temiz metal bölüm
görününceye kadar demir yüzeyi zımparalayın ve antipas ile
astarlayın.
Mineral yüzeylerde yaptığınız onarımlardan kalıcı sonuçlar
almak için, yüzeyde temizlenmiş kalıp yağı bırakmayın. Yüzeydeki
tozlanmayı, uygun bir astar kullanarak giderin. Astar, ortamdaki
tozu yüzeye bağlamalı, yüzeyde camsı bir tabaka oluşturmamalıdır.
Kullandığınız tamir harcının dolgu performansının üzerine çıkarak,
harcı aşırı kalınlıkta uygulamayın, dolgu yapacağınız yüzeye uygun
tamir harcı seçin. Farklı çalışan iki yüzey arasında derz çatlakları
oluşmaması için, elastik derz dolguları kullanın ve üzerlerini
boyamayın.
Boyadan Beklentiler
ÖRTÜCÜLÜK
*BEYAZLIK *SU KALDIRMA GÜCÜ
*RAHAT UYGULAMA *EKONOMİ *DÜŞÜK SARFİYAT
BOYA YARDIMCI MALZEMELERİ
1-Fırçalar
Boyayacağınız yüzeylerde iyi sonuç alabilmeniz için, mutlaka
iyi bir fırçanız olmalıdır. Üstelik iyi bir fırçayı yıllarca
kullanabilirsiniz. Boyanızı alırken, boyanacak mekanın farklı
boyutlardaki yüzeylerine uygun fırçaları alarak tam bir set
oluşturunuz. Örneğin; kapı ve doğramalar için 0,5 - 1 yada 1,5
inçlik fırçalar, geniş yüzeyler için ; 2 yada 3 inçlik fırçalar,
duvarlar için; 4 yada 5 inçlik fırçalar kullanabilirsiniz. En iyi
fırçalar, domuz kılından yapılanlardır. Uzun fırçaların kaliteli
fırçalara oranla daha sert kılları vardır ve büküldüğünde daha sert
yaylanır. Yeni satın alınan bir fırçayı, boyayı kolayca sürecek bir
hale gelinceye kadar, önce astar uygulamalarında kullanarak
alıştırmalısınız. Boya sırasında, fırça kıllarının yarısını
aşmayacak kadar boyaya batırmalı ve boya fazlasını mutlaka
sıyırmalısınız. Boya fırçasını, toz almak yada boyayı karıştırmak
için kullanmayınız.
2-Rulolar
Geniş duvarları ve tavanları hızlı ve kolay bir şekilde
boyayabilmeniz için rulolar çok kullanışlıdır. Genellikle, pürüzlü
yüzeylerde uzun tüylü rulolar, düzgün yüzeylerde ise kısa tüylü
rulolar kullanılır. Bununla birlikte, düzgün iç ve dış yüzeylerde de
değişik uzunlukta tüyleri olan ruloları kullanabilirsiniz. Rulodaki
fazla boyayı almak için rulo tablası veya rulo ızgarası
kullanabilirsiniz. Rulo satın alırken, merdanesi kolay çıkanını
seçmelisiniz. Ruloya uygun bir sap takmak geniş yüzeyleri daha rahat
boyama fırsatı verir. Plastik boya kullanacaksanız, sünger yada
pösteki rulolar; Dış Cephe boyaları için pösteki ve mercan rulolar
boyanın kolay sürülebilmesi ve en iyi sonucun alınabilmesi için çok
daha uygundur. Saten boyalar için sünger yada peluş rulolar,
sentetik boyalar için moher rulolar kullanabilirsiniz.
Rulo ve fırçaların temizlik ve
bakımı
Sentetik boyaların temizliğinde sentetik tiner, selülozik
boyaların temizliğinde selülozik tiner, su bazlı boyaların
temizliğinde ise su kullanmalısınız. Fırçalarınızın temizliğine
başlarken, önce ruloyu/fırçayı gazete kağıdına sürerek
çıkartabildiğiniz kadar boyayı çıkartın. Rulonuzu/fırçanızı yeterli
miktarda inceltici döktüğünüz bir kaba, kılların tamamı girecek
şekilde yerleştirin ve üzerindeki boyayı sıvının içinde çözünüz.
Plastik eldiven giyerek iyice temizlenene kadar ovalayınız. Tüm boya
çözüldükten sonra ruloyu/fırçayı iyice silkeleyin ve kılları
düzeltin. Fırçaları kuruturken yere dayayarak dikey şekilde ya da
kılları birbirinden ayırıla bilecek şekilde bırakmayınız. Tekrar
kullanmadan önce, su bazlı boya fırçasını mutlaka suyla, yağ bazlı
boya fırçasını ise tinerle nemlendiriniz.
3-Spatula
Spatula eski duvar kağıdı boya kalıntılarını çıkartmaya
yarayan yada macun uygulamasında çatlakları ve delikleri doldurmak
için kullanılan metal bir alettir. Macun uygularken spatulayı 45
dereceden küçük açılarla yüzeye bastırıp çekmelisiniz. Spatulayı bir
sonraki kullanıma kadar rutubetsiz ortamda saklamalısınız.
4-Zımpara kağıdı
Boyama öncesinde yüzeyleri düzgünleştirmek ya da parlak
boyayı pürüzlendirmek için kullanılır. Zımpara kağıtları demir,
ağaç, su zımparası olarak üç çeşittir.
Astarın Önemi
Boya yapılacak yüzey yeni ise, çimento reaksiyonun
tamamlanması için en az dört hafta beklenir. Sonra astar uygulaması
yapılır ve boyaya geçilir. Daha önce uygulanırsa boyada dökülmeler
oluşur. Boyama işleminden önce en önemli konu yüzey hazırlığıdır.
Boya öncesi kullanılması gereken astar, mutlaka üzerine uygulanacak
boyaya uygun olarak seçilmelidir. Astarın, başlıca görevleri
aşağıdaki gibidir:
- Difüzyon kabiliyeti fazla olduğu için boya ile yüzey
arasında aderansı (yapışmayı) arttırır. - İnce yapısında dolayı
yüzeye derinlemesine nüfus eder. - Boya filminin örtücülüğüne
yardımcı olur. - Astar genellikle beyazdır, boya altına astarın
sürüldüğünü gösterir. Koyu rengi bir miktar kırar. - Altyapıda
homojenlik sağlar, boyanın dalga dalga olmasını önler. - Yüzey
emiciliğini azalttığı için boya sarfiyatını
azaltır.
HAZIR SIVALAR VE SIVI KAPLAMALAR (BOYALAR)
Düzgün kaba sıva veya desensiz, tahta mala ile düzeltilmiş,
ince sıva üzerine 2 mm den 4 mm kalınlığına kadar değişen incelikte
hazır sıvalar uygulanmaktadır. Bağlayıcısının cinsine ve dokusuna
göre bir çok türleri vardır.
Başarılı hazır sıva uygulamaları için dikkat edilecek
hususlar, dış sıva yapım kurallarına benzer. Hazır sıvalar suyu
geçirmediği ve emmediği halde buhar akımını geçirirler. Hazır
sıvalar yanında duvarı korumak amacı ile kullanılan diğer sıvı
kaplamalar da bu grupta incelenmektedir.
Hazır sıvalar, agreasının boyutuna bağlı olarak boyalarla
karıştırılabilir. Gerçekte boya ve sıvaların karışımına giren
maddelerin cinsleri aşağı yukarı birbirine benzer. Bu nedenle de bu
malzemeleri veya yapı koruyucu malzemelerde denir ve uygulaması
plastik sünger merdane (rulo) ve püskürterek yapılananlara da boya
denilmektedir. Bu ayrımda her zaman yetersizdir. Şantiyede
hazırlanan ve püskürtme makinesi ile uygulanan “ püskürtme sıva “ ya
boya dememiz gerekir ki bu da hatalı olur.
Bir hazır sıva kaplama malzemesi başlıca 5 ana unsurdan
oluşur:
1) Bağlayıcı madde, taneleri birbirine bağlayan, yüzeye sıkı
bir şekilde tutunarak dökülmesini önleyen ve bir tabaka oluşturan
ana maddedir. 2) Boyar madde (pigment) renk verici maddedir.
İstenilen renkleri vermeye yarayan metal oksitleri, kompleks metal
bileşikleri v.b. ‘dir. 3) Dolgu ve armatür maddeleri, çok ince
öğütülmüş tabii maddelerdir. Bunlardan aynı zamanda ucuz boyar madde
olarak da yararlanılır. Kaplamanın örtücülüğüne katkıda bulunurlar.
Dolgu maddelerinin yüklendiği fonksiyonlarının biri de, yüzeye
sürülen maddeye bir cisim özelliği kazandırmaktır. Bu özellikleri
yanında kaplamanın fiziksel niteliklerine de etkili olur. Kaplamanın
su emmesi, su ve buhar geçirimsizliği sertlik, genleşme gibi
özellikler, büyük ölçüde dolgu maddelerine bağlıdır. 4)
İncelticiler ve Çözücüler; bağlayıcı maddeyi çözen, incelten diğer
maddeleri içinde taşıyan sıvıdır. İnceltici türü, bağlayıcı cinsine
ve yapısına bağlıdır. Tiner, neft, benzin ve su önemli
incelticiler. 5) Yardımcı maddeler, kaplama malzemesinin
kalitesini yükseltmeye yarayan ek malzemelerdir. Kuruma süresinin
ayarlanması, sürme işleminin ve yayılma özelliğinin geliştirilmesi,
kabuklanma ve çözmenin, küf, mantar ve bakteri üremesinin önlenmesi
ve kaplamadan beklenen özel istekleri karşılamak gibi amaçlarla
değişik maddeler katılır.
– HAZIR SIVA VE SIVA KAPLAMA MALZEMELERİNİN
SINIFLANDIRILMASI
Sınıflandırma bağlayıcı türüne, uygulama şekline ve
görünüşüne göre yapılmaktadır. Bağlayıcı türüne göre:
Bağlayıcılar genel olarak,
– Kireç – Çimento gibi mineral esaslı olan
sıvalar Genellikle şantiyelerde hazırlanan ve başta
anlatılan son kat sıvalardır. Bu sıvalar, bir fabrika ürünü olarak
hazır torbalar halinde satıldığında, renk, doku ve diğer istenilen
özellikleri geliştirmek amacı ile çeşitli plastik esaslı katkılar
ile geliştirilmiştir. Mala ve püskürtme ile
uygulanabilir.
– Plastik dispersiyonlu, su ile
inceltilen dolgu, agrega ve renk vericiler katılmış sıvalar
Bağlayıcısı, sisteme bağlı olarak ya
polivinilasetat ya akrilik veya kopolimerleri olabilir. Sıvanın
yüzeye yapışma yada tutunma özelliği değiştirilmiştir. Güneş
ışınlarıyla ayrışmasını, renk atmasını, küf, mantar ve bakteri
üremesini önleyen özel katkılar ile ince ve kaba agrega katılmıştır.
Ancak kendi sistemine dayalı astarlarla beraber kullanılabilir.
Dispersiyon olması, buhar geçirmesine neden olur. Fakat suyu
geçirmez. Çelik mala ve özel plastik mala ile veya püskürterek
uygulanırlar. Hazır sıvaların büyük grubu bu bölüme girer.
– Plastik reçineli, dolgusuz ve pigmentsiz
kaplamalar Plastik reçinenin özel çözücüsü içindeki
çözeltisidir. Güneş ışınlarına veya mantarlaşmaya karşı katkılı
olmakla birlikte, dolgu ve renk verici maddeler bulunmaz. Su
geçirmez, su buharını az geçirir. Bu nedenle mat iç kaplamaların
parlak hale getirilmesi yanında renkli taş kırıklarından oluşan
sıvaların bağlanmasında da kullanılır. Plastik reçinesine göre
akrilik, polivenilasetat, poliüretan gibi türleri vardır.
– Çift bileşenli kaplamalar
Tamamen su geçirimsiz yüzey elde etmek için
kullanılan kaplama malzemeleridir. Buhar geçirgenlikleri çok azdır.
Bu nedenle buhar geçirimsiz kabul edilir. Epoksi, poliüreten vb.
kaplamalar bu gruba girerler. Renk verici pigmentler katılarak
renkli, boya görünüşünde kaplamalar oluştururlar. Su geçmesi
istenmeyen özel amaçlı yüzeylerde ve döşemelerde
kullanılır.
– Yağlı boyalar Bu gruba gerçek
yağlı boya ile alkid reçineli sentetik boyalar ve selülozik boyalar
girer. Çözücüleri de sentetik tiner ve selülozik tiner olarak
ayrılır. Katkı maddeleri olarak; renk pigmentleri, dolgu pigmentleri
yanında, kuruma süresini ayarlayan, köpük önleyen, akışkanlık
sağlayan katkılarda katılır. Yüzeyde, parlak, mat veya yarı mat
geçirimsiz bir tabaka oluşturur. Sıva yüzeyleri yanında daha çok
ahşap ve metal yüzeylerin korunması amacı ile kullanılır.
– Vernikler Dolgu ve renk
verici pigmentler katılmayan boyalardır.
– Lateksli
boyalar Yapay kauçuk bağlayıcı
süspansiyon boyalardır. Elastikiyeti fazla olan bir kaplama türüdür.
– Silikonlar Özel bir plastik
çeşididir. Yüzeyin silikonla muamelesi, o yüzeyin su ile ıslanmasını
önler. Boşluklar silikon tarafından tamamen kapatılmadığı için buhar
akımını tamamen geçirir. Renksiz olduğu için, duvar yüzeyinin doğal
halini korur.
– Hazır sıva ve sıva kaplama yapılacak yüzeylerin
hazırlanması
Herhangi bir yeni yapıda, başta anlatılan sıva tekniğini
uygun yapılmış ince sıva, hazır plastik dispersiyonlu sıva
uygulaması için yeterlidir. Bu sıvanın özellikleri kısaca tekrar
edilirse : 1. Sıvalarda büzülme – kuruma çatlaklarına meydan
vermemek için, sıva katlarının homojen yoğunluklu ve kaba sıva
yüksek dozajlı olmalıdır. 2. Kaba sıva katılaşmadan ve
kurumadan, ince sıvaya geçilmemelidir. 3. Kaba sıva 2,5 ‘dan
ince, ince sıva 1 cm.’den daha kalın olmamalıdır. 4. İnce sıva
yapıldıktan sonra, ahşap mala ile iyice perdahlanıp
süngerlenmelidir. 5. Dış sıva tamirlerinde asla alçı ve yağlı
boya macunu kullanılmamalıdır. 6. Sıva uygulamasına geçilmeden
önce doğramalar takılmış olmalı iskele ayakları sıvadan ayrılmış ve
sıvalar iyice kurumuş olmalıdır. 7. Denizlikler doğru yapılmalı,
pencere doğramasından su girmemeli, aralarına elastik macun
doldurmalı, denizlikler tek parça olmalı veya iki parça olacaksa
iyice yapıştırılmış olmalı. 8. İç hacimlerde şap dökülecekse, bu
şapın suyunun duvar tarafından emilmesi önlenmelidir.
Eski sıvalar üzerine hazır sıva uygulaması yapılacak ise ,
1. Kabarmış, dökülmüş, ayrılmış sıvalar iyice temizlenmeli, tel
veya sert fırça ile oynayan parçalar dökülmelidir. 2. Sıvanın
çoğu dökülmüş ise, geri kalanlar da sökülmeli ve sıvalar kaba ve
ince sıva tekniğine uygun yapılmalı, 3. Büyük çatlaklar ve
boşluklar özel tamir harcı ile veya önce kaba sıva dozajında, sonra
ince sıva dozajında harç ile doldurulup düzeltilmeli, 4. Yüzeyin
su emiciliği ve dozajı homojen olmalı, 5. Önceden sıva yapılmış
ve boyanmış duvarların boyalarının kalkıp kalkmayacağı
denenmelidir. 6. Uygulanacak sistemden farklı sistemde boya
yapılmışsa, yeni sistemi uygulayabilmek için tabaka bütünüyle
sökülmelidir.
– Hazır sıva uygulama
esasları Sıva türüne göre yeni
veya eski sıvalar iyice temizlenmeli, gerekirse ıslatılmalı ve astar
çekilmelidir. Püskürtme sıva, özel makinesi ile yapılır. Desen
kendiliğinden oluşur veya istenilen desenler oluşturur.
Mala ile uygulanan sıvalarda ise : 1. Uygulamada ustalar ikişer kişilik ekipler halinde
çalışmalı, alan büyüdükçe ekip adedi arttırılmalı. 2. Hangi
sistem kullanılacaksa astar, son kat ve tamir harçları aynı sistemde
olmalıdır. 3. Yüzey düzeltildikten sonra sistemin gerektirdiği
astar sürülmelidir. 4. Astar kuruduktan sonra (1 gün) uygulamaya
başlanır. 5. Uygulamaya en üst kattan başlanmalıdır. Bir etapta
yapılacak olan, bantla ayrılmalı ve sıvama işlemi bittikten sonra,
bant çıkarılmalıdır. İkinci etap sıvama işlemine başlamadan sıvanın
üzeri bantlanarak ek göstermemesi sağlanmalıdır. Bantlamanın sıva
desen çizgilerine paralel olmasına dikkat edilmelidir. 6.
Uygulamaya başlarken kovadaki malzeme plastik bir leğene
boşaltılarak iyice karıştırılmalıdır. 7. Sıcak havalarda su
ayarına dikkat edilmelidir. 8. Perdahlamada, desen çizgilerinin
homojen olmasına dikkat etmelidir. 9. Sıva duvara sürüldükten
sonra perdahlamaya geçmeden önce fazlasını alınması gerekir. Mala
üzerinde toplanan bu fazlalıkların içinde iri taneler olmadığından,
duvara sürülürse desen vermeyeceğinden, leğene döküp iyice
karıştırılmalıdır. 10. Yağmur mevsiminde, yağmurlu günlerde veya
uygulamadan sonra yağmur yağması halinde sıva korunmalı veya
uygulama yapılmalı 11. Bina eteklerinde ve su basman seviyesinde
sıva uygulaması, çevre tanziminden sonra yapılmalıdır.
Sıvanın temiz kalabilmesi için uygulamadan sonra şu hususlara
dikkat edilir:
1. Desen dağılımının görünüşü homojen olmalı, gereğinden
fazla malzeme kullanılmışsa yani fazla sıyrılmışsa pürüzlü bir yüzey
elde edilmiş olur. 2. Köşe dönüşlerinin düzgün, doğrama – sıva
birleşimlerinin kusursuz olmasına dikkat edilmeli. 3. Büyük
yüzeylerde ek yeri görülmemeli 4. İki renk uygulanmış ise, renk
birleşimleri düzgün olmalı 5. Silinecek mozaiklerin kirli suları,
sıva üzerine akmamalı 6. Bina temizlenirken sıvalar
korunmalı 7. Yağmur ve diğer suların bina cephesine sıçraması
engellemeli ve homojen olmayan yüzey yıkanması önlenmelidir.
BOYA VE YAPI HASARLARI
İçinde
bulunduğumuz çağdaş koşullar binalarda koruma ve yalıtımın önemi
artmıştır. Koruma ve yalıtımın gün geçtikçe önem kazanmasında en
önemli nedenlerden birisi doğadaki enerji ve malzeme kaynaklarının
azalması olarak gösterilebilir. Nitekim, 19. yüzyıl dünyasında
makine gücünün üretime geçmesi ile değişen ekonomik, sosyal ve
kültürel koşullar, yapılarda da koruma ve yalıtım açısından önemli
değişikliklerin olmasına neden olmuştur denilebilir. Diğer yandan
10. yüzyıldan 20. yüzyıla geçişte yapı sistemlerindeki sıçrama
niteliğindeki büyük gelişimin sonucunda o güne kadar yapıları
oluşturan düşey taşıyıcı elemanların yani duvarların kalınlıkları
azalmak zorunda kalmıştır. Betonarme karkas sistemi yapılarda
uygulanması ile, kalın yığma duvarlar, yerlerini daha ince ve hafif
duvarlara terk etmişlerdir. Kalın duvarların kapladığı alanın
azalması, binalarda faydalı alanın artmasına neden olmuş, böylece,
arsalar daha verimli kullanılmaya başlanmıştır. Şehirlere göçün,
miktarını azalttığı, buna karşın fiyatını yükselttiği arsaların daha
iyi bir şekilde kullanılması sonucunda duvarların taşıyıcı
nitelikleri önemini kaybetmiş, buna karşın duvarın, bölücü ve
koruyucu işlevleri ağırlık kazanmıştır.
Halbuki
duvarların incelmesi, kalın duvarların kendiliğinden, fazla bir ek
önlem alınmaksızın, çözdüğü yapı fiziğine ilişkin önemli sorunların
( ısı, nem, gürültü, su vb. gibi ) su yüzüne çıkmasına neden
olmuştur. Nitekim duvar inceldikçe, bütün sorunlar, iyice
belirginleşmekte , hatta çözümleri oranında
güçleşmektedir.
İşte bütün bu
nedenlerle günümüz koşullarında yapılarımızın duvarlarını kalın
yapamayacağımıza göre söz konusu sorunların çözümü, yalıtım ve
koruma malzemeleri ile gerçekleştirilmek zorundadır. Bu nedenle,
koruma ve yalıtım malzemelerinin nitelikleri ile, uygulama şekli ve
koşullarının tasarımcıları ve uygulamacılar tarafından iyice
bilinmesinde büyük yarar vardır.
Yapılar, gerek
insan gereksiniminin vazgeçilmez bir parçası olması, gerekse büyük
yüzeylere sahip olmaları nedeniyle büyük oranda bu maddelere
gereksinme gösterirler. Yapılarımız, bütünü ile dışa açık cepheleri
ile bizleri korurken kendileri de korunmaya muhtaçtırlar. Boyalar ve
sıva kaplamalar yapıyı koruma görevi yüklenirken, zaman etkisi ile
kendileri eskirler ve bozulurlar. Bu nedenle yapıyı koruyucu
gereçler adı altında da toplanan bu malzemeler, belirli aralıklarla
uygulanarak yapı bünyesinde hasarların oluşmasını önlerler, yapının
ömrünü biraz uzatırlar, yapının daha sağlıklı olmasını ve yeni
durumun devamını sağlarlar.
Boya ve sıva
kaplamalar, uygulandığı yüzeyi korurken bu yüzeyde oluşmuş veya
oluşacak bozulmaları kalınlığı ölçüsünde bir miktar gizlerlerse de
sonunda ortaya çıkarırlar. Çoğu kere kusur, nedenlerde değil sonuçta
aranarak, koruyucu madde olay boya veya sıva kaplamalarda aranır. Bu
yanlış bir gözlem, yanlış bir teşhis olduğundan, tekrar tekrar
yapılacak olan uygulamalar bir sonuç vermez.
Uygulamaların
başarılı olması için, uygulama yapılan yüzeylerin bu yüzeyleri
taşıyan yapı elemanlarının, yapı ve fen kurallarına uygun olması
gerekir. Bu kurallara uymayan yapılar, çok kısa süre içinde
bozulmalara uğrarlar. Hatalı koruma yolları önlemek şöyle dursun,
bozulmaların hızlanmasına bile neden olur. Yapılarda görülen
bozulmalar genel olarak hasar diye adlandırılırlar.
Yapının
herhangi bir yerinde meydana gelebilecek bir hasar, çeşitli iç ve
dış etkilerle oluşabilecek bozulmalar, çoğu kere, yapıdan
yararlanmayı azaltır veya hiç kullanılmayacak duruma getirebilir. Bu
durumda yapıyı koruyucuların bir etkisi olmaz. Yapı büyük onarıma
muhtaçtır.
Yapıyı
koruyan boya ve sıva kaplamaların başarısı, uygulandığı yüzeye bağlı
olduğuna göre, yüzeyin ve yüzeyi taşıyan yapı elmanın yapısını
incelemek, iç ve dış etkenlerden en az etkilenir hale getirmek,
yüzeyin yapısı ile uyuşan boyayı seçmek, uygulamanın ve yapının uzun
ömürlü olmasını sağlar.
YAPIDA HASARLARIN OLUŞMASININ TEMEL NEDENLERİ
Temeli
atılıp yükselen bir bina, inşaatı sırasında başlayarak, ömrünü
tamamlayıncaya kadar, bir çok etken tarafından eskitilmeye
çalışılır. Zaman bazılarını hızlandırır bazıları ise yapı
koruyucuları tarafından karşılanır. Bu etkenlerin karşılanma
derecesine göre yapı uzun ömürlü olur.
Eskimeyi oluşturan dış
güçler zaman içinde etkilerini belirler ve arttırırlar.
Bunlar:
-
havalandırma, ısıtma - malzeme seçimi ve malzeme özellikleri -
buhar diferansiyel direnci ve buhar tutucular.
Dış Etkenler
Güneşin
ısıtması, kış mevsiminin soğutması, sıcaklık etkisini; yağmurlar
ıslanma etkisini oluştururlar .
Yağış, Su, Kar ve Buz
Bir çok
yerlerde bol yağmur alan cephelerin, yağmur suyunu iç hacime kadar
ilettikleri görülmüştür. Rüzgarla iletilen yağmur suyu cepheyi
ıslatır, akmasına zaman bulamadan duvar kaplamasında bulunan delik
ve boşluklardan itilerek duvar gövdesini ıslatır. Bu ıslaklık bazen
iç yüzeye kadar ulaşır. Duvar gövdesine ve derzlere giren su
buradaki çözünebilen tuzları çözerek tuzlu bir su haline
gelir.
Daha
sonra bu tuzlu sular, kuruma devresinde, iç ve dış tarafa hareket
eder. Kuruma sonunda içerde ince tüy şeklinde tuz artıkları oluşur.
Bunlara çiçeklenme denir. Dışarıda ise bu tuzlar beyaz lekeler
halinde görülür. Buharlaşmanın hızlı olmadığı yerlerde veya dış
duvar kaplamasının suyu geçirmediği durumlarda, suda bulunan tuzlar
duvar içinde dış kabuğa yakın yerlerde çöker ve şişer, kaplamanın
altında duvarla bağlantısız kabukların oluşmasına ve dökülmesine
neden olur. Böyle oluşan hasarlara benzer sonuçlar, donma ve kirli
hava etkilerinde de görülür.
Yağmur
suyu bünyesine sadece cephenin düşey dış kısmından girmekle kalmaz,
suyun duvara girmesi; a. Duvar üzerinde akıntı verilmemiş yatak
çıkıntılarından (kornişlerden ) b. Pencere damlalıklarının
usulüne uygun olmamasından c. Pencere duvar bağlantılarının
yanlış düzenlenmesinden de olur .
Bazı
duvarlarda sıva sırasında bırakılan derzler ( fugalar) da suyun
gireceği yerler olur.
Duvar
gövdesi, yani duvarın taşıyıcı kısmı olan çekirdek malzemesi, hazır
yapı taşlarından ise (tuğla , briket v.b. ) bu durumda su, derz
harçlarından nüfuz eder, daha sonra içerde ve dışarıda tuzların derz
harçlarının bulunduğu yerlere belirmesiyle sıva üzerinde tuğla ve
harç örgüsü belli olur.
Pencere
boşlukları da duvarın yüzeyi üzerinde bulunan duvarın rijitliği yani
dayanıklılığı üzerinde olumsuz etki yaparlar. Genellikle yığma
inşaatlarda örgü kurallarına uyulmamış veya lento boyu iyi
ayarlanmamış duvarlarda, dolu kısım, boşluklu tarafa göre daha fazla
döşemeye yük verir. Bu yük
farkı pencere köşesinde tuğla örgüsü derzlerinden geçen kademeli
çatlakların oluşmasına yol açar.
Aynı
çatlak durum farklı nedenlerden dolayı iskelet yapılarında da
görülür. Pencere yüzünü yıkayan yağmur suyu, duvar yüzüne göre iyi
ayarlanmamış dış denizlik aracılığı ile, denizlik kenarını ıslatır.
Farklı ıslanma sıvada farklı şişmelere neden olur ve pencere
köşesinde sıvada çatlaklar belirir. Duvar bünyesinde bozulmaların
içerde ve dışarıda
ıslanmaların bir nedeni de pencere kasasının (çerçevesinin) iç ve
dış denizliklerinin tam ortasına oturtmaktır. Özellikle ahşap
çalışan bir malzemedir ve hiçbir zaman harç ile birlikte ortak
davranış göstermez, arada mutlaka çatlaklar olur. Bu çatlaklardan
giren su ahşabı çürütür. Duvarın dış tarafındaki sıva altında
toplanarak çiçeklenme, tozuma ve dökülmelere, içeride ise duvar
dibinde ıslanmalara döşeme tahtalarının ve halılarının çürümesine
neden olur.
Suyun Buza Dönüşümü
İçeriden gelen sularla gevşemiş olan sıva yağmur suları ile
doygun bir hale gelir, bu durumda su soğuk havalarda donarsa, suyun
hacminin artması sonucu sıva plakaları halinde ayrılır ve düşer. Bu
da büyük hasarların oluşmasına sebep olur.
– Sıcaklık Etkisi:
Sıcaklığın yükselmesi malzemelerde genleşme etkisi yapar.
Farklı karakterde olan malzemelerin yan yana kullanılması, ek
yerlerinden ayrılmalara ek yerleri kapatan sıva ve boyalarda çatlama
ve dökülmelere neden olur. Sıcaklığın artması, kaplama ve koruma
malzemelerini olduğu kadar, duvar malzemeleri ve taşıyıcı sistemi de
etkiler ve bunların boyutlarının değişmesine neden olur. Bu sebeple
taşıyıcı sistemde 25 – 30 m’de bir genleşme (dilatasyon ) derzi
yapmak gerekir. Bu derzlerin özel derz malzemesi ile örtülmeleri
zorunludur. Betonarme kolon kiriş ve duvarlar arasında oluşacak
genleşme çatlaklarının önlenmesi için bu tür yerlerde fuga yapılması
ve elastik malzemelerle doldurulması uygundur.
- UV , IR ETKİLERİ:
Güneşten gelen ışınlar içerisinde ısıtıcı ve renk değiştirici
gözle görünmeyen ışınlarda vardır. Bu ışınlar içinde ısı enerjisi
taşıyanlara kızıl berisi veya enfra ruj ışınlar denir. Bu ışınlar
çarptığı cisimleri onların rengine bağlı olarak ısıtır, sıcaklığını
yükseltir ve genişlemesine neden olur. Renk giderici ışınlara
ise mor ötesi ışınlar veya ultra viyole ışınlar denir. Kısa dalga
boylu bu ışınlar cisimleri derinliğine etkileyebilir ve
bileşimlerini bozabilir. Kumaş perdelerin sararması, solması ve
çürümesi bu etkiyi açıkça gösteren örneklerdir.
-Kimyasal Ajanlar ( hava kirliliği )
Uygarlığın gelişmesine paralele olarak, her türlü üretimin
gereği olarak, fabrikaların artması, motorlu araçların çoğalması,
ısınma için çeşitli yakıtların kullanılması zorunluluğu, giderek
atmosferin karbondioksit, korbonmonoksit ve kükürtdioksit gibi
kirletici kimyasal maddelerin havaya karışıp onu kirletmesine neden
olmuştur. Yağışlarla asitlere dönüşen bu kirletici ve zararlı
maddelerin, yapı malzemeleri, sıvalar ve boyalar üzerinde önemli
bozucu etkileri vardır. Bu ajanların binayı koyucu malzemeleri daha
kısa sürede yıpratacağı göz önüne alınarak, koruma amacı ile
yapılacak bakım işlemlerinin (boya, temizlik vb.) daha sık
aralıklarla yapılması gereklidir.
- Temel Veya Zeminden Kılcal Yolla Gelen Su
:
Zemin
altyapıları, zemin üstüne geçişte iyi bir su yalıtımı ile
ayrılmalıdır. Zemin altı (su basman) elemanlar da su emmez nitelikte
olmalıdır. Tersi durumlarda zeminden gelen su duvar bünyesine
girerek dışarıda çiçeklenme ve yosunlaşmaya neden olur. İç
hacimlerde ise çiçeklenme, küflenme ve sıva dökülmeleri
görülür.
İç Etkenler
Yapılarımızı dıştan etkileyen etkenlerin yanı sıra içten
etkileyen su buharı ve ısı akımı ile tesisat kaçakları yıkama suları
ve kullanım nedeni ile oluşan mekanik etkenler de vardır.
– İçerden Gelen Buhar Etkisi
:
İnsanlar, nefesleriyle, insan faaliyetleri sonunda kullanılan
suyun buharlaşması ile ortama buhar verirler. Buhar suyun gaz haline
gelmiş şeklidir. Buhar, aynen hava gibi suyun geçemediği yerlerden
geçer.
Buhar
geçtiği yerlerde soğumaya uğrarsa yoğuşur. Kışın soğuk günlerde
pencere camı üzerinde görmüş olduğumuz yoğuşma, genelde, duvar
içinde herhangi bir yerde de olabilir ki bu, duvar için oldukça
tehlikelidir. Bu nedenle duvarları oluşturan maddelerden buharın
kolay geçmesi yani duvarın teneffüs etmesi istenir. Çoğu kere
dışarıdan gelen yağmur suyunun duvar bünyesine girmemesi için ince
sıvanın çok sert yapılması veya su geçirmez bir boya ile kaplanması
öğütlenebilir. Fakat içerden gelen su buharı dışarıya atılmaz ise bu
geçirimsiz tabaka altında yoğuşarak birikir, çok soğuk havalara
donar ve kabuklar, parçalar halinde düşer. Buhar yoğuşmadan
geçirimsiz boya altında toplanırsa, boyayı kabartır ve sonra
patlatarak dışarı çıkar.
Buhar
akımları oldukça karışık fiziksel formül ve kavramlarla açıklanır.
Burada daha fazla bir şey söylemeden şu kuralı hatırlamalıyız. •
Su buharı akımı, ısıtılan mekanlarda ortaya çıkar. • Su buharı,
ısı akımı ile aynı yöndedir. • Su buharından dolayı bir yerde
ıslanma ve bozulma varsa bu o hacmi çevreleyen dış duvarda iyi
olmayan bir ısı yalıtımı, havalanmayan ve nefes almayan bir duvarın
varlığını gösterir.
Su
buharının yanı sıra, su buharı ile birlikte yapılarımızı etkileyen
önemli bir akım da ısı akımıdır. Isı bir enerji olarak, yüksek
sıcaklıktan düşük sıcaklık tarafına hareket eder. Genellikle kışın
binaların içi ısıtıldığından bir dış duvarda ısı akımı, iç hacimden
dışa doğru olur. Isıtmak için sarf edilen enerjinin ziyan olamaması
için binalarımızda dış duvarların ısı yalıtım malzemeleri ile
yalıtılması gerekmektedir. Nitekim bu amaçla ülkemizde de ısı
yönetmeliklerinin uygulanması zorunlu hale getirilmiştir.
Bir dış
duvarda ısı yalıtımı uygulanmadığı takdirde duvar fazla ısı
kaybedecek ve sonuçta duvar iç yüz sıcaklığı da düşeceği için,
duvarın iç yüzünde su buharının yoğuşması sonucu ıslanmalar giderek
küflenmeler ve kabarmalar görülecektir. Bütün olayları önlemek için
duvarı yapı fiziği bilimi kurallarına göre öncelikle doğru
tasarlanması ve doğru uygulanması gereklidir. Bunlar yapılmadığı
takdirde koruyucu olarak kullanılan malzemelerin etkisi yetersiz
kalacaktır.
– Yıkama Suları Veya Tesisattan Sızan Sular
:
Banyo,
tuvalet ve mutfak gibi suyun bol kullanıldığı yerlerde döşeme
üzerine gelen sular, sıva dibi veya süpürgelik denen geçiş malzemesi
olmaması, süpürgeliğin döşemeye iyi bağlanmaması nedeni ile duvar
içine nüfus eder. Bundan başka döşeme veya duvar içinden geçen pis
ve temiz su tesisatından, kalorifer ve sıcak su borularından kaçan
sular da döşemeden, duvar içinden, duvar yüzeyine ulaşır. Tuvalet ve
banyo benzeri hacimlerin dış duvarlarında döşeme hizalarına karşılık
gelen yüzeylerinde merdiven boşluğu duvarlarında, sıva bozukluğu,
çiçeklenme ve sıva dökülmeleri gibi hasarlar görülür.
– Kullanım – Mekanik Etkenler
:
Diğer yapı malzemeleri gibi boyaları ve
koruyucu malzemelerde kullanım nedeniyle çeşitli mekanik etkilerle
karşılaşabilirler. Bu etkiler sürtünme, darbe gibi doğrudan boya ve
kaplamayı aşındıran ve ezen, böylece bu malzemelerin dökülmesine,
kalkınmasına, ya da kabarmasına neden olurlar.
Tasarım ve Uygulama Hatalarından Kaynaklanan Hasarlar
:
Yapıyı
olumsuz yönde etkileyerek hasar oluşumuna neden olan başlıca
etkenler şunlardır.
- Yapının Oturduğu Zemin İle İlgili Etkenler :
Yapı
zemininin çürük veya karmaşık olması, farklı amaç ve büyüklükte
yapıların yan ana, derzsiz yapılarak farklı çökmeler oluşması,
yapıda önüne geçilmeyecek çatlaklar oluşmasına, yapının yakılmasına
kadar gidecek hasarların ortaya çıkmasına neden olur.
– Taşıyıcı Elemanların Hatalı Düzenlenmesi
:
Yapının
taşıyıcı sisteminde yanlış düzenleme yapılmışsa, hatalı ve yanlış
kabuller ile taşıyıcı sistemin boyutlandırılması ve teçhizatı
yeterli düzeyde yapılmamış ise; yapının taşıyıcı sistemi, gelen
düşey yükleri taşıyamaz, yatay kuvvetleri karşılayamaz ve sonuçta
yıkama olayı kaçınılmaz olur.
– Kalitesiz Malzeme Kullanımı
:
Kullanılan yapı malzemeleri öngörülen standartların altında
olması halinde, beklenen dayanım süresinden önce eskimeye
uğrarlar.
– Yapı malzemesi hakkında yetersiz bilgiden
kaynaklanan yanlış malzeme seçimi ve yanlış uygulama nedeni ile,
malzemeden beklenen hizmet süresi gerçekleşmez.
– Sorumluluk eksikliğinden ileri gelen hatalı
uygulama malzeme ve iş gücü israfını doğurur, bu elemanların temini
ve malzemelerin tekrar uygulanması zorunluluğu ortaya
çıkar.
– Kötü kullanımdan ileri gelen erken bozulmalar
:
Kötü ve
işlev dışı kullanımlar, malzemenin eskime ve bozulmalara neden
olarak yapının bakımsız kalmasına ve hasara neden
olabilir.
Yapıda
bir kere oluşan bozulmaların giderilmesi, hemen her zaman masraflı
bir iştir ve çoğu kere de tam olarak sağlanmaz.
Yapının
başlangıcından bilinçli olarak alınacak önlemler, bize hem sağlıklı
bir yapı kazandırır hem de zamanında veya sırasında yapılacak koruma
için harcanacak emek ve malzeme, sonradan yapılacak büyük onarım
giderleri yanında çok küçük kalacaktır.
Görülüyor ki yapının korunması, yapı bünyesinin sağlıklı
olarak meydana getirilmesini ve geçerli tüm etkin faktörlerden
yapının kullanım süresince zarar görmemesini sağlamakta ve bu amaçla
alınacak tüm önlemleri kapsamaktadır.
Taşıyıcılık prensipleri doğru olan doğru seçilmiş
malzemelerin yapılmış bir binanın zaman içinde eskimeye uğraması
doğaldır. Bu eskimenin önüne geçilmez. Koruyucu malzemenin kendisi
bu eskimeye karşı koyar, koruyucu malzeme eskidikçe sadece kendisi
yenilenir ve bu suretle bina korunmuş
olur